“HABER METİNLERİNDE MEDYA-SİYASET-İDEOLOJİ İLİŞKİSİ: 10 AĞUSTOS 2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ ÖRNEĞİ”

ÖZET
Gazete ve dergi üretimiyle başlayan ve 1990’lara kadar ‘basın’ adıyla karşımıza çıkan medya kavramı, 1980 sonrası ortaya çıkan neoliberal politikalar ile birlikte daha fazla kar amacı gütmeye ve ideolojilerini bu doğrultuda şekillendirmeye başlayan bir kuruma dönüşmüştür. Siyasi aktörlerinin ve güç sahibi yöneticilerin görüş ve fikirlerini aktarma noktasında şüphesiz en etkili mecralardan biri konumunda olan medya, çıkarları ve ideolojileri doğrultusunda yayın politikalarını düzenlemeye başlamıştır ve günümüzde bu durum hala devam etmektedir. İdeoloji şüphesiz haberlerin aktarılması noktasında büyük önem arz etmektedir. Aynı anda, aynı yerde gerçekleşen bir durum ideolojik bakış açısına göre farklı şekillerde kitlelere sunulabilmektedir. Bu çalışmada Türkiye gündemini uzun süre meşgul eden ve 10 Ağustos 2014 günü gerçekleştirilen 12. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türk basınındaki yansımaları ele alınacaktır. Çalışma öncesindeki temel varsayımız, farklı ideolojilere sahip gazetelerin aynı olayla ilgili farklı gerçeklikler tasarlayabildikleri yönündedir. Teun Van Dijk’ın makro söylem analizi yönteminin kullanılacağı çalışmada ideolojik farklılıkların gazete sayfalarına yansımaları ve sahiplik yapılarının ilgili haberlerin metinlerinin inşasında nasıl etkin oldukları ortaya koyulmaya çalışılacaktır.  Analizi yapılacak metinler 7-13 Ağustos tarihleri arasında yayınlanan Hürriyet, Sabah ve Sözcü gazetelerinin ilk sayfalarında yer alan haber ve spotlar olacaktır. Çalışma sonunda 3 farklı gazetenin bir haftalık yayınlarının takibinin ardından haber metinlerini nasıl şekillendirdikleri, tutumları ve benzerlikleri ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. Elde edeceğimiz sonuçlar şüphesiz gazetelerin olayları kendi ideolojileri ve çıkarları doğrultusunda şekillendirdikleri sonucunu bizlere verecektir.
Anahtar kelimler: Medya, Söylem, İdeoloji, Siyaset, Seçim

GİRİŞ
Her geçen gün değişen ve gelişen teknoloji, kitle iletişim araçları aracılığıyla medyayı daha fazla hayatımıza sokmaktadır. Louis Pierre Althusser’in devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak gösterdiği medyanın, olayları kitlelere aktarma noktasında kendi ideolojisini haber metinlerine yansıtıp yansıtmadığı uzun süredir tartışılan bir konudur. Medya kavramı geçmişten günümüze gelene dek gerçeklerin üretilmesi noktasında takındığı tavırla, ideolojik süreçlerin bir parçası olmuştur. Haberin aktarılması sürecinde, yaşananın aksine kendi gerçeğini yaratmış ve ekonomik çıkarlarına göre kitlelere aktarmıştır.
1980 sonrası değişen ve gelişen neoliberal politikalar ile birlikte medya patronları değişmiş, gazete sahibi gazeteciler yerlerini iş adamlarına bırakmaya başlamıştır. Bu dönemden sonra medya-siyaset-ideoloji ilişkisi yeniden şekillenmiştir. Medya “gerçek doğruları” ideolojileri ve ekonomi politik yaklaşımları noktasında yeniden şekillendirmiştir. Kitle İletişim Araçları haber üretim sürecinde , doğrudan gerçeği aktarmaz; gerçeği kendi ideolojisi doğrultusunda kodlar, yani gerçeği yeniden üretir. Bu noktada haberler ekonomi/politiği doğrultusunda yeniden üretilir. En genele anlamıyla ‘ideoloji’ olarak tanımlayabileceğimiz bu olay haberlerin nasıl şekillendirileceğine yönelik medya yöneticilerine yol gösterir.
İdeoloji kavramını, ilk kez, Napolyon’un kurduğu ve Fransız Devrimi’nin felsefesi yönünde bir eğitim sistemi oluşturmakla görevlendirdiği Ulusal Enstitü’nün üyesi ve devrimin partizanlarından Antoine Destutt de Tracy kullanmıştır (Oskay, 1943: 200) İdeoloji, bir grubun kimliği, toplumdaki yeri ve amaçları, diğer gruplarla olan ilişkileri, yeniden üretmeleri ve doğal ortamları gibi karakteristik özellikleriyle ilişkili olan, toplumsal olarak paylaşılan inançlardır. (Van Dijk, 2003:21) İdeolojik bakış, çoğu zaman olayların haberleştirilmelerinde belirleyici bir güç olmakta ve aynı olay farklı yayın kuruluşlarından farklı şekillerde tanımlanabilmektedir. Medyaya  ideolojik gücünü veren şey, Stuart Hall’a göre “durumun tanımını yapma yeteneği (Shoemaker ve Reese, 1997: 103)”dir.
İdeoloji her şeyden önce, bir dünya görüşüdür. İçinde yaşadığımız dünyanın nasıl bir dünya olduğunu bize anlatmaya çalışır. Toplumsal gerçeklik, insanlar için oldukça karmaşıktır ve insanın kendi başına bu gerçekliği anlayabilmesi, açıklayabilmesi, sebepler ile sonuçlar arasında ilişki kurabilmesi ve seçenekler karşısında rotasını belirleyebilmesi zordur. İdeoloji kendini ele vermeyen, açıklamayan toplumsal gerçekliği anlaşılabilir hale getirme deşifre etme işlevini görür, sosyo-politik seçenekler karşısında yol göstererek bireyin tercih yapmasını kolaylaştırır. İdeolojiler, insanların ve toplulukların eline tutuşturulmuş yol haritalarıdır. Bu haritalar, toplumsal ve siyasal gerçekliğin ne tür ilişkiler ve kurumlar üzerine kurulduğunu, bunların doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu, izlemesi gereken ‘en iyi yol’un ne olduğunu anlatır. (Örs, 2008:10)
İdeolojiyle yüklü metinler Althusser’e göre tek tek okurları “dünyayı özgül biçimlerde görmeyi kabul etmeye davet eder.” Bu çağrıya cevap veren okur, metnin gerçeklik versiyonunu kabul eder ve ideolojik çağırma böylelikle etkili biçimde boşalan metnin geçici öznesi olur. (Mutlu, 1994:133) İdeoloji üzerine kapsamlı çalışmalar yapan Eagleton (2005:18) ideolojiye yönelik tanımları şu şekilde sınıflandırmaktadır:
  • 1.      Toplumsal yaşamda anlam, gösterge ve değerlerin üretim süreci;
  • 2.      Bir egemen siyasi iktidarı meşrulaştırmaya yarayan fikirler;
  • 3.      Bir egemen siyasi iktidarı meşrulaştırmaya hizmet eden yanlış fikirler;
  • 4.      Toplumsal çıkarlar tarafından güdülenen düşünce biçimleri;
  • 5.      Bilinçli toplumsal aktörlerin kendi dünyalarına anlam verdikleri ortam;
  • 6.      Eylem amaçlı inançlar kümesi.

Kültür kuramcısı Raymond Williams (1990:88) ise ideolojiyi, “bir dünya görüşü ya da bir sınıf bakışı olarak soyutlanabilecek, görece olarak biçimsel ve eklemlenmiş anlamlar, değerler ve inançlar sistemi” olarak tanımlamaktadır. Williams’ın (1990:48) ideolojiyle ilgili düşüncelerini özetle üç başlık altında toplamak mümkündür.
Bunlar;
  • 1)      Belirli sınıf ya da gruba özgü inançlar dizgesi,
  • 2)      Gerçek ya da bilimsel bilginin karşıtı olan düşsel inanç-yanlış düşünceler
  • 3)      ya da yanlış bilinç-dizgeleri,
  • 4)      Anlam ve düşünce üretiminin genel süreci.

Günümüz medyasına baktığımızda haber üretim sürecinde iktidar ile ilişki halinde olan medyanın ideolojik kodlardan ayrı üretim yapmasını beklemek imkânsızdır. İdeoloji, farklı insan gruplarının kendi pratiklerini tecrübe ettikleri, bu pratiklere belli türde bir anlam verdikleri, açıklamalar getirdikleri ve belli bir imgesel tutunum kazandırmak için düşünceleri kullandıkları gerçekliği şifreleyen düşünsel yapıyı anlatır. (Hall, akt. Küçük, 1999b:208; Veron, akt. Dursun, 2001:79). Bu tanımdan yola çıkarak ideoloji, çoğu zaman olayların haberleştirilmelerinde belirleyici bir güç olmakta ve aynı olay farklı yayın kuruluşlarından farklı şekillerde tanımlanabilmektedir.
Gerçekle medya gerçekliği arasındaki ilişki çoğu çalışmaya konu olmuştur. Elbette ki her haberin ideolojik bir dolayıma uğradığını iddia etmek doğru olmaz, ancak tartışmasız medyanın ideolojileri haberin aktarım sürecine etki ettiğini de söylemek günümüz medyası açısından bir gereklilik haline gelmiştir. Özellikle bu çalışmada incelenen seçim süreci haberleri, ideolojinin medya üzerinde nasıl bir baskı kurduğunu, haberleri nasıl dolayıma uğrattığını ve yaşanan gerçeklik ile yansıtılan gerçeklik arasında ne gibi farklılıklar olduğunu bizlere göstermesi amaçlanmaktadır.
Bu çalışmada Türkiye’nin gündemini uzun süre meşgul eden ve 10 Ağustos 2014 günü gerçekleştirilen 12. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türk basınındaki yansımaları ele alınacaktır. 7-13 Ağustos tarihleri arasında incelenecek olan Hürriyet, Sabah ve Sözcü gazetelerinin aynı olayı kitlelere nasıl aktardıkları Teun Van Dijk’ın eleştirel söylem analizi yöntemi ile analiz edilecektir. Bu çalışmada ideoloji kavramının ne olduğu, haber üretim sürecine ne gibi etkisinin olduğu, aynı olayın farklı gazetelerde nasıl ele alındığı ve neden farklı şekillerde yer bulduğu sorularının cevapları aranacaktır. Böylelikle ideolojik farklılıkların ve sahiplik yapılarının ilgili haberlerin metinlerinin inşasında nasıl etkin oldukları ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Çalışma öncesindeki varsayımlarımız ideolojinin haber metinlerine etkikilediği ve aynı olayın farklı ideolojilere sahip gazetelerde farklı şekillerde tasarlanabildiği yönündedir.

KURAMSAL ÇERÇEVE

Haber, “bir olay, bir olgu üzerine edinilen, iletişim ya da yayın organlarıyla verilen bilgi”dir. (Yüksel ve Gürcan 2004: 55) Medyanın en temel işlevlerinden biri ise haber vermektir. (Tokgöz 2003: 106) Bu işlev, kitle iletişim araçlarının toplumun vazgeçilmez unsurları arasına girmesini (Güz 1996: 983) sağlamasının yanında, hangi toplumsal olguların haber olarak seçileceğinden, kaleme alma biçimi, kullanılan dil, iletimde yararlanılan tekniklerin etkin biçimde kullanılmasına kadar bir dizi aşamadan oluşan bir süreçte yerine getirilmektedir. (Kocabaşoğlu 1977: 336)

Günümüzde medyanın elindeki gücün ardında yatan temel etken ‘haber verebilme’ özelliğidir. Medya gücünü ve cazibesini büyük oranda haber aktarabilmesine borçludur. Haber aktarım süreci, haberi aktaranlara Hall’un da ifade ettiği gibi, durumu “tanımlayabilme” imkanı sağlamakta, bu da kamuoyu oluşturmaya, halkı yönlendirmeye ihtiyacı olan özellikle siyasi güç odakları tarafından “haberin” önemsenmesinin temel gerekçesi olmaktadır.

Haber aktarım sürecinde iki önemli yaklaşım vardır. Bunlardan biri Liberal-çoğulcu yaklaşımdır. Liberal-çoğulcu yaklaşım haber aktarım sürecinde medyanın haber metinlerini ideolojileri etrafında şekillendirdiği savını reddederek haberin tarafsız olduğunu savunmuştur. Liberal-çoğulcu yaklaşımda haberin olayla özdeş olmamasına karşın, olayın esas çerçevesi içerisinde yeniden kurulabileceği kabul edilmektedir.(Schram’dan aktaran Tokgöz 2003:189) Bu açıdan bakıldığında, bir olayın haber olarak yayınlanabilmesi için zamanlılık, yakınlık, önemlilik, sonuç ve insanın ilgisini çekme gibi haber değerlerinden en az birine sahip olması gerekmektedir. (Tokgöz 2003: 199-212)

Habere verilen önem, beraberinde medyaya yüklenen “ilintili” bir işlevi ortaya koymaktadır:
Liberal-çoğulcu yaklaşımda medya Yasama, Yürütme ve Yargı’dan sonra “4. Güç” olarak kabul edilmektedir. Medya 4. Güç işlevini, kamuoyunun sesini gündeme taşıma ve siyasal iktidarı denetleme işleviyle yerine getirmektedir. Başka bir anlatımla medyanın, liberal demokrasilerde “gözetimci rolü” üstlendiği ve “düşünce pazarı” oluşturduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla medya demokratik sistemin sürmesinin ve vatandaşların sürece katılımının “garantörü” olmaktadır. (İrvan 1995: 76) Başka şekilde ifade edilirse medyanın, vatandaşları düşündürecek ve sorunları ortaya koyarak çözümler önerecek bir işleve sahip olmakla çoğulcu demokrasilerin ayrılmaz parçası durumunda olduğu kabul edilmektedir. (İnal 1997: 2)

Gazeteciliği profesyonel bir uzmanlık alanı olarak değerlendiren çoğulcu araştırmacılar, haber üreten kişilerin özerkliklerini koruyabildikleri sürece yansız haber yazabileceklerini, nesnel davranabileceklerini, yayın politikalılarının ve örgütsel dinamiklerin baskısına karşı direnebileceklerini savunurlar.(İnal, 1993-1994:158) Liberal-çoğulcu yaklaşımda medyanın “4. Güç” olarak kabul edilmesi için haberlerin nesnel olarak ele alınmasına büyük önem verilmektedir. Bir haberin nesnel olarak sunulması için ise, öncelikle olay taraflarına eşit mesafede durulması gerektiği önerilmektedir.

Bu çalışmada temel alınan Ekonomi-politikçi yaklaşımlar ise medyanın haber metinlerini ideolojileri ve çıkarları etrafında şekillendirdiği belirtmiş ve habere etki eden mali ve siyasi faktörlerin varlığından bahsetmiştir. Haber aktarım sürecini, bilinçli, ideoloji doğrultusunda “süzgeçlerin kurulduğu”, ekonominin haberin söylem alanının belirlediği bir süreç olarak tanımlayan ekonomi-politikçiler bir olayın haberleşmesine etki eden pek çok faktörün bulunduğunu belirtmiştirler.

Ekonomi-politikçi yaklaşım, anlam üretimi ve tüketiminin toplumsal ilişkilerdeki yapılanmış bakışımsızlıklar tarafından nasıl her düzeyde şekillendirildiğini ortaya koymakla ilgilenir. Bunlar, haberin, basın sahipleri ve editörler ya da gazeteciler ile haber kaynakları arasında var olan ilişkiler tarafından yapılandırılma tarzından, televizyon izlemenin ve ev yaşantısının düzenlenmesi ve ailedeki iktidar ilişkileri tarafından etkilenmesi tarzına kadar uzanır. Eleştirel ekonomi-politiği diğerlerinden ayıran şey, onun, belirli mikro bağlamların genel ekonomik dinamiklerce ve onların dayandığı daha geniş yapılarca nasıl şekillendirildiğini göstermek üzere, konumlanmış eylemin her zaman ötesine gitmesidir. (Murdock ve Golding, 1997:54-55)

Herbert Schiller’e göre medya medya yöneticileri, imajların ve haberlerin yaratılması, işlenmesi, rafine edilmesi ve bunlara öncülük edilmesi; dolayısıyla inançlarımızı ve tutumlarımızı yönlendirmektedirler. Ve haliyle davranışlarımızı belirleme işini kendilerine iş edinmişlerdir. Sosyal gerçeklikle karşılığı olmayan mesajlar ürettiklerinde, aslında bu kişiler zihinleri yönlendirmektedirler. Gerçeğin farklı algılanmasına, yaşamın gerçeklerinden yoksun bırakılmış zihinlerin oluşmasına neden olan mesajlar kasıtlı olarak üretilirler. Bunlar manipülasyon amaçlı mesajlardır. Manipülatörler, egemen düzenin koşullarını açıklayan, meşruiyet kazandıran, bazen methiyeler döktüren mitleri kullanarak, seçkin azınlığın çıkarları doğrultusunda düzenin devamını sağlamak için halkın rızasını alırlar. Bunun için fark ettirmeden onları manipüle ederek rızasız rıza üretimini gerçekleştirirler.

Ekonomi politikçi yaklaşım, haberin, devletle ve medya kurumlarının sermaye yapılarıyla arasındaki ilişkiyi irdeler. İlgili basın kuruluşlarının, ekonomik ve ideolojik yapılanmasının medya pratikleri üzerindeki belirleyici rolü üzerinde yoğunlaşan ekonomi politikçi yaklaşım izleyiciyi değil, iletinin hazırlanma sürecini ve bu sürece etki eden faktörleri merkeze alır. Ekonomi politikçilere göre medya içerikleri, özellikle de “haber üretim süreci” kapitalist ekonominin dinamikleri tarafından oluşturulmakta ve bu noktada basın kuruluşlarının ekonomik çıkarları temel belirleyici olmaklatadır. Dolayısıyla, medya kurumlarının mülkiyet yapılarına bakmadan medya içeriğinin nasıl oluştuğunu anlamaya çalışmak eksik bir çaba olarak kalacaktır. (İrvan, 2001:79)

YÖNTEM

Söylem analizi konuşma ve metinler aracılığıyla oluşan anlam ürünleri ile ilgilenen geniş kapsamlı sosyal ve kültürel araştırmalar içinde kullanılan bir araştırma yöntemidir. Söylem analizinin kuramsal arka planında sosyal bilimlerdeki sosyoloji, psikoloji, dilbilim, medya, siyasal bilimler gibi pek çok farklı alan yer almaktadır. Bu alanların her biri söylem analizini kendi bakış açılarına ve bilimsel yöntemlerine dayalı olarak kullanır ve söylem analizine ilişkin kendi kurallarını oluşturur. Söylem analizi metedolojik ve kavramsal unsurlardan meydana gelen sosyal hayata dair bir perspektif olup, söylem üzerine düşünme ve söylemi datalaştırma yolu olarak karakterize edilir. Bu analiz yöntemi sadece geleneksel metodolojilere bir alternatif olmayıp, aynı zamanda bu metodolojilerin içine sokulmuş bakış açılarına karşı bir alternatiftir. Bu nedenle söylem analizini tek bir başlık altında formülleştirmek ve standardizasyonunu yapmak kolay değildir. Söylem analizine ilişkin yaklaşımların çeşitliliğe rağmen, hepsinin dayandığı ortak kurallar bulunmaktadır. (Ekşi ve Çelik, 2008)

1970’li yıllardan itibaren iletişim çalışmalarında daha çok kullanılan söylem analizi, hem metinlerin, hem de metinlere sızmış ideolojinin ifşası adına araştırmacılara geniş imkanlar sunan, pozitivist olmayan yorumlayıcı bir incelemedir. “Söylem analizinin nitel içerik çözümlemesinden en önemli farkı, metni parçalara ayırmadan bir bütün olarak ele alması ve metin içindeki egemen söylemin nasıl inşa edildiğini ortaya koymasıdır. (İrvan, 2000: 81)

Medyadaki söylem, toplumsal iktidarın söylemini yeniden üretirken hangi kaynakların kullanılacağına, hangi aktörlerin kamuya sunulacağına, haber başlıklarının seçimine, ne söyleneceğine ve özellikle de nasıl söyleneceğine karar verilerek oluşturulur. Haberin söylemini oluşturan gazeteciler seçkinlerin sözcüsü olmaktan öte toplumsal iktidar yapısının bir parçasıdır. Temel soru gazetecilerin karşı karşıya geldikleri ideolojileri nasıl yeniden ürettikleri ya da bu ideolojilere nasıl karşı koyduklarıdır. Kaynaklarla bağlantılar, haberin üslubu, nasıl sunulduğu, hangi alıntıların yapıldığı, egemen başlıkların neler olduğu, metinde ne gibi çağrışımların üretildiği, haberdeki anlamı ve ideolojiyi oluşturan söylemin unsurlarıdır (Van Dijk, 1999: 367-375).
Haber çözümlemelerinde de oldukça ilgi gören Van Dijk’in söylem analizi yöntemi, söylem kuramına dayanır ve metni, anlama ve üretim düzeylerini de dikkate alarak analiz eder. (Dursun, 2001:104)  Hollandalı dilbilimci Van Dijk’ın haber metinleri üzerinde yaptığı bilişsel söylem analizleri ve söylemin bağlamını hesaba katarak incelemesi, söylem analizi açısından oldukça önemlidir (Sezer, 2011: 101) Çalışmamızın da temel dayanağı olan Van Dijk’ın söylem analizi modeli iki yapıdan oluşmaktadır. Haber Analizleri kitabında Dijk söylemin makro ve mikro yapısından bahseder; Tematik yapılar, haber başlıkları, spotlar ve girişler haber metinlerinin makro yapısını oluşturur. Mikro yapılar ise metnin sözdizimsel yapısını, sözcük seçimini ise mikro yapıyı oluşturur. Makro ve mikro düzeyde yapılan söylemin en önemli işlevi, Hall’ın ifadesiyle “durum tanımı yapmak (Shoemaker ve Reese,1997: 103) ve konuyla ilgili varolan idolojiyi,  yani yargıyı görünür kılmaktır.

BULGULAR VE ANALİZİ

2007 anayasa değişikliği referandumu sonucu gerçekleşen değişiklikle, Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi'nde ilk kez bir cumhurbaşkanının doğrudan halk oylaması ile seçilmesine karar verildi. Kabul edilen değişikliklerden diğerleri ise, cumhurbaşkanının görev süresinin yedi yıldan beş yıla indirilmesi ve bir kişinin en fazla iki defa bu göreve seçilebilmesiydi. Ancak, 28 Ağustos 2007 tarihinde yedi yıllık bir dönem için Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçilen Abdullah Gül'ün görev süresi ve dolayısıyla bir sonraki seçimin tarihi, 21 Ekim 2007 tarihinde düzenlenen referandumda kabul edilen anayasa değişikliği nedeniyle tartışmalı hale gelmişti. Anayasa Mahkemesi, 15 Haziran 2012 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, 6271 sayılı kanunun bazı hükümlerinin iptali istemiyle açılan davayı esastan karara bağladı. Yüksek Mahkeme, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresinin 7 yıl olduğuna ve ikinci kez aday olabileceğine karar verdi.

Adaylar için kırk yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşı olma şartı arandı. Cumhurbaşkanlığına TBMM üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi en az yirmi milletvekilinin yazılı teklifiyle mümkün oldu. Her bir milletvekili ancak bir aday için teklifte bulunabildi. 2011 genel seçimlerinde, aldıkları geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında, yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebildi. Her bir siyasi parti ancak bir aday için teklifte bulunabildi. 16 Haziran 2014 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli TBMM'de düzenledikleri ortak basın toplantısıyla Ekmeleddin İhsanoğlu'nu çatı aday olarak göstereceklerini açıkladılar. 30 Haziran 2014 tarihinde ise, Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından düzenlenen basın toplantısı ile partinin cumhurbaşkanı adayının HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş olduğu açıklandı. 1 Temmuz 2014 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin cumhurbaşkanı adayının AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğu açıklandı.

10 Ağustos 2014 tarihinde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda, yurtiçi, gümrük ve yurtdışında kayıtlı 55.692.841 seçmenden 41.283.627'si sandık başına gitti. Katılım oranının yüzde 74,09 olarak gerçekleştiği seçimlerde kullanılan oylardan 40.545.911'i (yüzde 98,21) geçerli sayılırken, 737.716'sı (yüzde 1.78'i) geçersiz sayıldı. Aldığı 21.000.143 oyla geçerli oyların %51,79'unu elde eden Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Diğer adaylardan Ekmeleddin İhsanoğlu 15.587.720 oyla %38,44, Selahattin Demirtaş ise 3.958.048 oyla %9,76 oranında oy aldı.

Bu çalışmada 10 Ağustos 2014 günü gerçekleştirilen 12. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Hürriyet, Sözcü ve Sabah gazetelerinde nasıl kurgulandığını görmek ve ilgili metinlerin söylemini belirlemek  amacıyla Teun Van Dijk’ın eleştirel söylem analizi tekniği kullanılmış ve haberler makro düzeyde ele alnmıştır. Söylem analizi, farklı konuşma yollarıyla yapılanan farklı gerçeklikler, söylem etkileri, politik ilişkiler, güç ilişkileri bilgi ve ideoloji formlarıyla ilgilenir. Buradan yola çıkarak çalışmamızda seçimlerin farklı ideolojideki gazetelerde kurgulanış şekilleri incelenecektir. 10 Ağustos 2014 günü gerçekleştirilen seçim bağlamında 7-13 Ağustos 2014 tarihinde yayınlanan Hürriyet, Sözcü ve Sabah gazetelerinin ilk sayfalarında yer alan haber metinlerinin başlıkları, spotları ve giriş bölümleri incelenecek ve böylelikle hem seçim öncesi hem de seçim sonrası analiz edilecektir.

Hürriyet Gazetesi

Araştımamızda yer alan Hürriyet Gazetesinin 7 Ağustos 2014 günün yayınlanan sayısında 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine yönelik bir habere rastlanmamıştır. Hürriyet Gazetesi 8 Ağustos’ta ‘Sandık Numarası Neden Değişti’ başlığıyla verdiği haberde bir önceki seçimlere göre halkın oy kullanacağı sandık numaralarının değişme sebeblerine sürmanşetten geçtiği haberinde açıklamış, ‘İnternetten Kontrol Edin’ ve ‘O Sandığa Gidip Oy Kullanın’ arabaşlıklarını atarak demokratik katılıma çağrı yapmıştır. Kullanmış olduğu kelimeleri dikkatli bir şekilde seçmeye çalışan gazete, yapmış olduğu bu haberle demokrasinin önemine vurgu yapmış ve herhangi bir taraf olmayı reddetmiştir.

Hürriyet Gazetesi, yine 8 Ağustos tarihli sayısında ‘Ortada Akçakça Bir İhanet Var’ ve ‘Bazıları Yasakları Dinlemiyor’ başlığıyla seçime yönelik iki haberi ilk sayfasından okuyucularına duyurmuştur. ‘Ortada Alçakça Bir İhanet Var’ başlıklı haberde dönemin başbakanı ve cumhurbaşkanı adayı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın TOBB 7. Sanayi ve Ticaret Şurası’nda yapmış olduğu konuşmaya yer vermiş, habere yorum katmak yerine direk Erdoğan’ın demecini başlığa çekmiş ve yorum eklemeden direk Erdoğan’ın sözlerini okuyucularıyla paylamıştır. Yine haberde kullanılan ‘dedi’ yüklemi haberin tarafsız ve yorumsuz bir şekilde okuyucuya aktarıldığını bir göstergesidir. ‘Yazıları Yasakları Dinlemiyor’ başlıklı haberde ise Hürriyet Gazetesi Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin ortak aday olarak gösterdiği Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Samsun mitingindeki sözlerini sayfasına taşımıştır. Tıpkı Erdoğan’da olduğu gibi İhsanoğlu’nun demecini başlığına taşıyan gazete, yine yükleminde kullanmış olduğu ‘dedi’ ifadesi ile yorumdan kaçarak her iki adaya da aynı mesafede olduğunu göstermiştir. Gazete ayrıca 8 Ağustos tarihli sayısında her iki adaya da aynı oranda ve yan yana sayfasında yer ayırarak tarafsız bir duruş segilediğini göstermiştir.

Hürriyet Gazetesi 9 Ağustos günü yayınlanan sayısında yine demokrasi vurgusu yapmayı tercih etmiştir. ‘Oylarken Dikkat’ başlıklı haberinde ‘Oy’ kelimesini kırmızı renkte vererek dikkat çekmeye çalışan gazete, seçmenlerin oy kullanırken dikkat etmesi gereken kuralları sıralamış ve geçersiz oy kullanımının önüne geçmeye çalışmıştır. Hürriyet Gazetesi bir önceki sayıda olduğu haberde yine demokrasi vurgusu yapmış ve kazananın Türkiye olması temennisinde bulunmuştur. Yine üç adaya da eşit mesafede yaklaşan gazete tarafsızlığını 9 Ağustos 2014 tarihli yayınında da göstermiştir.

Hürriyet Gazetesi 9 Ağustos 2014 günü yayınlanan ‘Ortak Aday Evlere Şenlik’ başlıklı haberde Recep Tayyip Erdoğan’ın Kayseri’de yapmış olduğu mitingden kesitleri sayfasına taşımıştır. Yine Erdoğan’ın sözlerine yorum katmadan sayfasında yer ayıran gazete başlığını ise demeçlerden seçmeyi tercih etmiştir. ‘Yarın Büyük Sürpriz Olacak’ başlıklı haberde ise diğer aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sözlerine yer veren gazete haberi yine yorumlamadan ve direk adayın demeçlerini vererek okuyucularına aktarmayı tercih etmiştir. Her iki adayın demeçleri gazete sayfasında yine aynı boyutta ve yan yana yer almıştır. Yüklemlerde kullanılan ‘dedi’ ifadesi ile yorum yapmaktan kaçınan gazete bir kez daha adaylara eşit mesafede olduğunu göstermiştir.

Seçimin yapıldığı 10 Ağustos tarihinde Hürrriyet Gazetesi ‘Köşk İçin Sandığa’ başlıklı haber ile okuyucularının karşısına çıkmıştır. Önceki günlerde olduğu gibi yine seçim hakkında bilgilerin yer aldığı haberi okuyucularına sunan gazete yine bu haberde yorum yapmaktan uzak durmuştur.

11 Ağustos 2014 tarihinde Hürriyet Gazetesi tam sayfa seçim sonuçları ve değerlendirmeleri ile okuyucunun karşısına çıkmıştır. ‘Kırgınlıklar Eski Türkiye’de Kalsın’ başlıklı haber ile seçimden galibiyetle ayrılan Erdoğan’ın balkon konuşmasına yer veren Hürriyet Gazetesi yine başlığını demeçlerden çekerek tarafsız bir şekilde haberi aktarmayı tercih etmiştir. Önceki haberlerde olduğu gibi yine ‘dedi’ yüklemini kullanan gazete haberi sadece Erdoğan’ın demeçlerinden oluşturmuş ve kendi yorumunu katmamıştır. ‘Mesajımız Tüm Türkiye’ye Ulaştı’ başlıklı haberinde HDP’nin aday olarak gösterdiği Selahattin Demirtaş’ın ve ‘Erdoğan’ı Tebrik Ederim’ başlıklı haberde Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sözlerine sayfasında yer ayıran gazete diğer adayları da unutmadığını ve her adaya aynı mesafede durduğunu 11 Ağustos’ta çıkan sayısında bir kez daha göstermiştir.

Hürriyet Gazetesi 12 Ağustos tarihinde ‘Kongreyle Veda’ başlıklı haber ile okuyucusunun karşısına çıkmıştır. Halkın oylarıyla cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni başbakan seçildikten sonra köşke çıkacağına haberde yer veren gazete, seçim sonuçlarına yönelik haber yapmaktan kaçınmış ve sürmanşetten verdiği bu haberde yorum yapmadan durumu okuyucularına aktarmıştır. ‘Aynı Kişi Olacak’ ara başlığının kullanıldığı haberde yine demeçler verilmiş, ara başlık demeçlerden alınmış ve yüklenmde kullanılan ‘açıkladı’ kelimesi ile yorumdan uzak bir tutum sergilenmiştir.

13 Ağustos 2014 günü Hürriyet Gazetesi ‘Gül’ün Dönmesi Doğal’ başlığıyla yine Recep Tayyip Erdoğan’ın demeçlerinin yer aldığı bir haberi okuyucularına duyurmuştur. Yine seçim sonuçlarından uzak ve sürece yönelik haberler yapmaya devam eden Hürriyet Gazetesi, başlığı demeçlerden kullanarak ve ‘dedi’ yüklemini kullanarak önceki haberlerinde olduğu gibi tarafsız bir tutum sergilemiştir. ‘Birlikte Oturdular’ ara başlığıyla verilen haberde dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve halkın oyuyla seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınlığına değinen gazete yine haberi yorumsuz bir şekilde vermeyi tercih etmiştir.
Sabah Gazetesi

Sabah Gazetesi 7 Ağustos’ta ‘Pansilvanya’nın Uşakları’ başlıklı haber ile okuyucularının karşısına çıkmıştır. Bu haberde Erdoğan’ın Yörük Türkmenleri toplantısındaki konuşmalarına  yer veren gazete Erdoğan’ın Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi için söylediği sözleri eksiksiz bir şekilde sayfasına taşımıştır. Başlıkta kullanılan ‘Uşak’ kelimesi ile bir küçümseme ve alay sözkonusudur ve gazetenin bunu bu şekilde veriyor oluşu Recep Tayyip Erdoğan’ın tarafında olduğunun bir göstergesi niteliğindedir. Aynı gün çıkan gazete ‘Edep Dışı Hezeyanlar’ başlıklı haberinde ise yine Recep Tayyip Erdoğan’ın Aydın mitingine yer vermiştir. Haberde Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ‘Ekmel’ diye hitap etmesini ve ‘Monşer’ olarak tanımlamasını okuyucularına aktaran Sabah Gazetesi bu yönüyle Erdoğan’a bir adım daha yakın olduğunu göstermiştir. Ayrıca gazete sayfasında diğer adaylara hiç yer ayırmamış ve sadece Erdoğan’ın  demeçlerine ve fotoğraflarına yer vermiştir. Bu da Sabah Gazetesi’nin taraflı bir şekilde yayın yaptığının bir başka göstergesidir.

Sabah Gazetesi ikinci günde Recep Tayyip Erdoğan yanlısı haber yapmaya devam etmiştir. 8 Ağustos 2014 tarihli yayınında ‘Konuşun, Kimden Ne Kadar Aldılar’ başlıklı haber ile okuyucusunun karşısına çıkan Sabah, tüm sayfada yine sadece Recep Tayyip Erdoğan’a yer ayırmıştır. Erdoğan’ın Malatya mitingine sayfasında yer ayıran gazete spotta ‘Başbakan Erdoğan’ ifadesini koyu harflerle ve kırmızı rekte vermiştir. Ayrıca ‘Çarkçının Yanında Yetişen Çarkçı Olur’ ara başlığıyla diğer Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na hitap eden Recep Tayyip Erdoğan, ‘Çarkçı’ ifadesiyle bir küçümseme tavrı içerisine girmiştir. Gazete ise bunu büyük ve kalın harlerle sayfasına taşıyarak taraflı bir tutum içerisinde olduğunu göstermektedir. Ayrıca fotoğraf altı yazılarında verilen ‘Azınlık Temsilcileri: Oyumuz Erdoğan’a Tam Destek’ ve ‘NurTalebeleri: Oyumuz Recep Tayyip Erdoğan’a’  başlıkları yine Erdoğan’a olan desteğin göstergesi olarak okuyuculara sunulmuş ve sadce Erdoğan’a verilen destek ön plana çıkarılarak tarafı bir yayın yapılmıştır.

‘Türkiye’nin Hasımlerı Ekmel’in Yanında’ başlıklı haber ile 9 Ağustos günü okuyucusunun karşısına çıkan Sabah Gazetesi yine taraflı bir yayıncılık içerisine girmiştir. Spotta ‘Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ ifadesini kırmızı ve kalın harflerle veren gazete Erdoğan ismini ön plana çıkarmayı amaçlamıştır. Ayrıca Ekmeleddin İhsanoğlu’na ‘Ekmel’ diye hitap edilmesini manşetten veren gazete yine Türkiye düşmanlarını Ekmeleddin İhsanoğlu ile bir bütün olarak göstererek taraflı bir yayın yapmıştır.  9 Ağustos tarihli sayısında yine sadece Recep Tayyip Erdoğan’a yer ayıran ve diğer adaylara sayfasında yer vermeyen Sabah Gazetesi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’a daha yakın olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Sabah Gazetesi 10 Ağustos’ta tıpkı Hürriyet Gazetesi’nde olduğu gibi demokrasi vurgusu yapmıştır. ‘İşte Demokrasi’ başlığıyla verilen haberde seçimlere yönelik bilgiler yer alırken herhangi bir yorum yapmaktan kaçınılmış haber tarafsız bir şekilde verilmiştir.

Sabah Gazetesi 11 Ağustos’ta seçim sonuçlarını ‘Başbakanımız’ı Seçtik’ Başlığıyla vermeyi tercih etmiştir. Atılan ‘Başbakanımız’ı Seçtik’ başlığında tercih edilen ‘seçtik’kelimesi bir tercihin ve sevincin mutluluk göstergesi olarak değerlendirildiğinde gazetenin seçim sonuçlarını taraflı bir şekilde verdiği yorumunu yapmak mümkündür. Ayrıca üst başlıkta kullanılan ‘Milletin Adamı’ ve spotta kullanılan ‘Türk Halkı Tarih Yazdı’ ifadeleri seçim sonuçlarına yönelik Sabah Gazetesi’nin yine Erdoğan yanlısı haber yaptığının bir göstergesidir. Gazete ayrıca Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim çalışmalarında yer alan ‘Yeni Türkiye’ ifadesini de kullanarak; ‘Türk Halkı Yeni Türkiye’yi Seçti’ alt başlığını atmış ve Erdoğan’ı yine ön plana çıkarmıştır. Yine İlk sayfada yer alan ‘Toplumsal Uzlaşmayı Başlatalım’ başlıklı haberin spotunda yer alan ‘Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ ifadesi koyu ve harlerle verilmiş ve tanımlama ile Recep Tayyip Erdoğan övülmüştür. Ayrıca gazete 11 Ağustos’ta seçim sonuçlarını verirken diğer cumhurbaşkanı adayları Ekmeleddin İhsanoğlu’na ve Selahattin Dermirtaş’a sayfasında yer vermeyerek taraflı bir tutum içerisinde yer aldığını göstermiştir.

12 Ağustos tarihli sayısında Sabah Gazetesi seçim sonuçlarına yönelik kutlama haberine satırlarında yer ayırmıştır. ‘Dünya Basını: Rekortmen Bir Kez Daha Başardı’ başlıklı haberde Erdoğan’ı rekortmen olarak niteleyen gazete haberin içeriğinde ‘büyük yankı uyandırdı’ ve ‘eşi görülmemiş bir güç’ ifadelerini tercih ederek Erdoğan’ı destekler nitelikte haber yapmıştır. ‘Forslu, Zeybekli, Horunlu Kutlama’ başlıklı haberde de yine seçimden galibiyetle ayrılan Recep Tayyip Erdoğan taraftarlarının sonucu memnuniyetle karşıladığı dile getirilmiş ve yine haberde ‘Erdoğan’ın Seçim Zaferi’, ‘coşkuyla kutlandı’ve ‘zafer yürüyüşü yapıldı’ gibi ifadeler kullanılarak Erdoğan unsuru ön plana çıkarılmıştır. Sabah Gazetesi bir önceki günde olduğu gibi yine diğer adaylara sayfasında yer vermemiştir.

Çalışmamıza konu olan Sabah Gazetesi incelememizin son günü olan 13 Ağustos tarihinde ‘Sayın Başkan Tebrik Ederim’ başlığıyla okuyucusunun karşısına çıkmıştır. Haberde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Obama ile Recep Tayyip Erdoğan arasında geçen telefon görüşmesinin içeriğine yer veren gazete spotta verdiği ‘tebrik ederim’ ifadesi taraf olduğunu göstermiştir. Ayrıca ara başlık olarak kullanılan ‘balkon konuşmasına övgü’ ile haberin içeriğinde yer alan ‘takdirle karşıladı’ ve ‘vurguladı’yüklemlerinin seçilmiş olması Sabah Gazetesi’nin Recep Tayyip Erdoğan’ı destekler nitelikte haberler yaptığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sözcü Gazetesi

Sözcü Gazetesi 10 Ağustos 2014 günü gerçekleştirilen Cumhurbanlığı seçimlerinin öncesinde ve sonrasında Recep Tayyip Erdoğan karşıtı bir politika izlemeyi tercih etmiştir. 7 Ağustos’ta okuyucusunun karşısına ‘Tayyip’in 10 Yılda Irkı da Değişti’ başlıklı haberle çıkan Sözcü, Recep Tayyip Erdoğan’ı ağır bir şekilde eleştirmiştir. Başlıkta ‘Tayyip’isminin kullanılması ve herhangi bir sıfatla nitelendirilmemesi durumu olumsuz bir hale sokmaktadır. Ayrıca üst başlıkta ‘bir dediği bir dediğini tutmuyor’ ifadesi ile Erdoğan bir kez daha küçümsenmiş ve yalancı pozisyonuna sokulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte haber metni içerisinde yer alan ‘her konuda dediklerinin tersi çıkan’, ‘bu konuda da şaştı’ ve ‘nabza göre şerbet verdi’ ifadeleri ile Erdoğan eleştirilmiş ve hakkında olumsuz bir hava oluşturulması amaçlanmıştır. Sözcü Gazetesi Recep Tayyip Erdoğan’ı olumsuzladığı 7 Ağustos tarihli sayısında bir diğer Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ‘Bu Milletin Ayak Seslerini Duyuyorum’ demecini sayfasına taşımış ve ‘Halk Layık Adayı Seçecek’ ifadesini kullanarak İhsanoğlu’nu  desteklediğini göstermiştir.

Sözcü Gazetesi 8 Ağustos’ta ‘Devlet Tayyip’e Çalıştı’ başlığını atmıştır. Bir önceki günde olduğu gibi Recep Tayyip Erdoğan’a ‘Tayyip’ diye hitap eden gazete Erdoğan’ı yine eleştirmeyi tercih etmiştir. Haberin spotunda geçen ‘Vali, belediye başkanı onun için çalıştı’ ifadesi ile Erdoğan’ın haksız rekabet yaptığı vurgulanmıştır. Ayrıca ‘Sahte Plaka Taktı’ başlıklı haberde Erdoğan’ı ‘saltanatı seven’ olarak tanımlayan gazete ara başlıkta kullandığı ‘yakışmadı’ ifadesiyle Erdoğan’ı ağır bir şekilde eleştirmiş ve yanlı bir tutum sergilemiştir.

9 Ağıstos tarihinde Sözcü Gazetesi’nde seçim sürecine yönelik haber yer almamıştır. Seçimin gerçekleştiği 10 Ağustos tarihinde ise ‘Koyverme, Oy Ver’ başlığıyla okuyucusunun karşısına çıkmıştır.  Bu haberde sayfayı ikiye ayıran gazete bir tarafta Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken diğer tarafta Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ön plana çıkarmayı amaçlamıştır. Haberde ‘Atatürk Düşmanları’, ‘Vatan Hainleri’, ‘Hırsızlar’, ‘Din Tüccarları’, ‘Memleketi Bölenler’, ‘Sokakta Halkını Öldürenler’, ‘Irkçılar’ ve ‘Tecavüzcüler’ gibi tanımlamalar ile Erdoğan ve Erdoğan taraftarlarını tanımlama yoluna gitmiştir. Böylesine olumsuz kelime tercihleri ile Erdoğan’ı eleştiren gazete diğer tarafta ‘Atatürk’ü Sevenler’, ‘Vatanını Sevenler’, ‘Özgürlüğe Sahip Çıkanlar’ gibi olumlu ifadeler ile Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ön plana çıkarmaya çalışmıştır. Böylelikle Sözcü, seçimin gerçekleştiği 10 Ağustos günü basılan sayısında taraflı bir tutum içerisinde olmuştur.

Sözcü Gazetesi, seçim sonuçlarının belli olduğu 11 Ağustos günü Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimden birinci olarak çıkmasını ‘Saksı Bir Başbakan Aranıyor’ başlıklı haber ile okuyucusuna duyurmuştur. Bu haber ile Erdoğan’ın artık Cumhurbaşkanı olduğunu ancak yerine seçilecek Başbakanın kendisinin emrinde çalışacak biri olması gerektiğini haberde aktaran gazete, bu yorumu şu kelimeler ile yapmayı tercih etmiştir; ‘Cumhurbaşkanının sözübü dinleyen’, ‘Dini bütün’, ‘Aradığı zaman hazır ola geçen’, ‘Anladım efendim’. Sözcü Gazetesi bu ifadeleri kullanarak Recep Tayyip Erdoğan’ın yine karşısında durmuş ve ağır bir şekilde eleştirmiştir.

12 Ağustos tarihli Sözcü Gazetesi ‘Cumhuriyet Elden Gidiyor, Millet Uyuyor’ başlığıyla okuyucusunun karşısına çıkmıştır. Seçimlerde 14 milyon seçmenin oy kullanmamasını eleştiren Gazete, bunun sonucunda Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimden galibiyetle ayrıldığını ifade etmiş ve bu durumu ‘Cumhuriyet elden gidiyor’ ifadesiyle belirtmeye çalışmıştr. Bu başlıkla ayrıca Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Cumhuriyet’ karşıtı bir Cumhurbaşkanı olduğu ifade edilmeye çalışılmış ve eleştirilmiştir. Ayrıca spotta yer alan ‘Atatürk’ü silen Tayyip’ ifadesi ile ile yine başlıkta olduğu gibi Erdoğan eleştirisi yapılmıştır. Türkiye için son derece değerli olan ‘Atatürk’ü Recep Tayyip Erdoğan’ın sevmediği haberde verilmiş ve yine Erdoğan hakkında olumsuz bir hava yaratılmaya çalışılmıştır.

Çalışmamıza konu olan Sözcü Gazetesi incelememizin son günü olan 13 Ağustos tarihinde ‘İstifa Etmeye Tayyip Suç İşliyor’başlığıyla okuyucusunun karşısına çıkmıştır. Seçimden sonra Başbakanlık görevine devam eden Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Sözcü başlıkta yine ‘Tayyip’ kelimesini kullanmayı tercih etmiş ve olumsuz bir hava yaratmaya çalışmıştır. Ayrıca spotta geçen ‘Operasyona uğrarım korkusuyla koltupu bırakmıyor’ ifadesi ile Erdoğan’ın suçlarının olduğu ve dokunulmazlığının düştüğü anda kendisinin tutuklanacağını düşündüğü için başbakanlık görevine devam ettiği ifade edilmiştir. Ayrıca haberin içerisinde geçen ‘Bu Para Erdoğan’ın Dişinin Kovuğuna Yetmez’ ifade ile Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha kötüleştirilmiş ve Sözcü bu haber ile yine Erdoğan’a yönelik negatif bir söylem içerisine girmiştir.

SONUÇ

Kitle İleitşim Araçlarının her geçen gün gelişmesi, değişmesi ve hayatımızda daha fazla yer alamaya başladığı su götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Kitle İletişim Araçlarının bu aktif hali medyayı daha fazla güçlendirirken biz toplumları da bir o kadar ‘medya’ karşısında çaresiz bırakıyor. Medya ise haber aktarmadan aldığı güç ile bu durumu son derece güzel bir şekilde kullanıyor. Söylemlerini ideolojileri ve çıkarları doğrultusunda şekillendiren medya haberleri de bu düzlemde bizlere aktarma yolunu tercih ediyor.

Medya söylemi kişilerin bilgi, tutum ve ideolojilerinin ana kaynaklarıdır. Elbette medya bunu siyasetçiler, profesyoneller ve akademisyenler gibi diğer elitlerle işbirliği içerisinde yapmaktadır (Van Dijk 2000: 42). Gazetelerin siyasi partiler, sermaye sahipleri ve/veya ordu ile olan ilişkileri söylemlerini ve editoryal denetimlerini belirlemektedir. Türk medyasını tek bir medya olarak ele almak mümkün değildir. Farklı siyasi, ideolojik ve maddi kuvvetler Türkiye’deki basının haber yapma biçimlerini etkilemektedir.

Bu bilgiler çerçevesinde başlamış olduğumuz çalışmamızda iletişim araçlarının gerçeği olduğundan farklı ve kurgulanmış şekliyle yansıttıkları gerçeği çalışmamızın gerek kuramsal çerçevesinde ve gerekse söylem analizine dayanan uygulama aşamasında birbiriyle örtüşen sonuçlar ortaya çıkarmıştır.  Sonuçlar göstermektedir ki, düşünce yelpazesi farklı Hürriyet, Sabah ve Sözcü gazeteleri kendi ideolojileri doğrultusunda tasarladıkları gerçeklikleri izler-okur kitleye aktarmaktadır.

Hürriyet gazetesinin 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik yapmış olduğu haberleri incelediğimizde ciddi anlamda ideolojik dolayıma uğramadığını görebilmekteyiz. Gazete seçim öncesi ve sonrasında yapmış olduğu haberlerde tarafsızlığını korumaya çalışmış, daha çok adayların demeçleri ve demokrasi bağlamında haberlere yorum katmadan sayfasında yer vermeyi tercih etmiştir. Kimi teorisyenlerce ‘tarafsızlık’ ta bir taraf olarak nitelendirilse de Hürriyet Gazetesi’nin seçim sürecinde yürütmüş olduğu bu politika her kesime eşit mesafede olma yönündedir.

Ancak Sabah gazetesine baktığımızda Hürriyet’in aksine haberlerin ideolojik dolayıma uğradığını ve haberlerin taraflı bir şekilde verildiğini söyleyebilmekteyiz. Seçimden galip ayrılan Recep Tayyip Erdoğan’ı savunmaya ve ön plana çıkarmaya yönelik haberler yapan gazete bu noktada Hürriyet gazetesinden ayrılmıştır.

Sözcü Gazetesi ise seçimden galip ayrılan Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında yer aldığını yapmış olduğu haberleri incelediğimizde rahatlıkla söyleyebiliriz. Tıpkı Sabah Gazetesi’nde olduğu gibi tarafsızlığını koruyamayan Sözcü Gazetesi’nin haber metinlerini ideolojik bir bakış açısıyla temellendirdikleri görülmektedir. Gerek başlıklar gerekse spot ve haber metinleri bizim bu sonucu çıkarmamızda bir kanıt niteliğindedir.

Özetlemek gerekirse 10 Ağustos 2014 günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin medyada yer alış biçimlerini Hürriyet, Sabah ve Sözcü Gazeteleri örnekleminde inceledik. Çıkarmış olduğumuz en net sonuç Kitle İletişim Araçları ‘durum’u kendi pencerelerinden yorumladıkları ve ideolojik tavırların haber iletişim sürecine kesinlikle etki ettiği yönündedir.
Çalışma sonunda elde ettiğimiz veriler başlangıçta belirlemiş olduğumuz varsayımımızı haklılaştırmıştır.

KAYNAKÇA

  • 1.      ALTUN, Sibel (2007) Haber Söylemi, Değişkenleri: Cumhuriyet Mitingleri Ya da ‘Gelincik Devrimi’ Örneklemi
  • 2.      ALVER, Füsun (2003) Basında Yabancı Tasarımı ve Yanamcı Düşmanlığı, İstanbul: Der Yayınları
  • 3.      CHOMSKY, Noam (1993)  Medya Gerçeği, Çeviren: Osman Akınhay ve Abdullah Yılmaz,  İstanbul: Tüm Zamanlar Yayıncılık
  • 4.      HALL, Stuart (1997) “İdeoloji ve İletişim Kuramı” Medya Kültür Siyaset, Der: Süleyman İrvan, Ankara: Ark Yayınevi
  • 5.      İRVAN, Süleyman (2001) Gündem Belirleme Yaklaşımının Genel Bir Değerlendirilmesi, Gazi İletişim, Bahar 2001
  • 6.      İŞKAR, Erhan (2014) İspanya ile ETA Arasında Yürütülen Terör Müzakerelerinin Yazılı Basında Ele Alınış Biçiminin Söylem Analizi, Ankara
  • 7.      ONGUN, Ömer (2014) Uluslararası Habercilik ve Söylem: Türkiye'deki Gazetelerin Suriye İç Savaşını Yansıtma Biçimleri, Galatasaray İletişim Dergisi
  • 8.      SARIİZ, Betül Meral (2010) Gazete Karikatürlerindeki İdeolojik Kodların 2009 Yerel Seçimleri Örneğinde Analizi, Konya
  • 9.      ŞEKER, Mustafa - ŞEKER, Tülay  (2009) Terör ve Haber Söylemi, Literatürk Yayınevi, Konya,

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

RAYMOND HENRY WİLLİAMS

Doğuş Holding Ekonomi Politiği

Cumhuriyet’in kuvvet üssü: Eskişehir Cer Atölyesi